Konuşma ve Yemek Yeme Âdâbı
Kıymetli kardeşlerim!
Bulunduğumuz her yerde âdâb-ı muâşerete riâyet edelim. Zira edeb çok mühim bir husûs. Meselâ, bir evladın edebi yoksa o evladın yüzünden babasının yüzü karaya çıkıyor. Yani edebsiz bir kimsenin zararı sadece kendine olmuyor. Kendinden başlayarak cemiyetin bütün fertlerine sirayet ediyor. Bu vesileyle sizlere kısaca konuşma ve yemek âdâbından söz etmek istiyorum.
I – Konuşma Âdâbı
İnsanların arasında dilin muhafazası bir insanın edebli mi yoksa edebsiz mi olduğunun açık bir delilidir.
Konunun önemine binâen, bu husûsda Peygamber Efendimiz’den (sav), nice hadîs-i şerîfler rivâyet olunmuştur.
Ârifler buyurmuşlardır ki: Hikmet on şeydedir: Dokuzu sükûtta, biri de halktan uzlettedir. Demek ki hikmetin onu sükûtta değil. Fakat halktan uzlet edince, yalnız kaldığın yerde kendi kendine ne söyleyeceksin? Bak, uzlette olunca da sükût ediyorsun.
Az konuşmak, gerektiği kadar konuşmak, mürid için büyük fayda sağlar.
Abdullah Mustafa Dedeoğullar isminde bir kardeşimiz vardı. Hacı Abdullah’ın asker arkadaşı olur, fâkir de tanışır kendisiyle. İlim ehli bazı insanlar Sâmi Efendimiz’in (ks) çevresinde oturuyorlarmış. Dedeoğullar da var içlerinde. O ilim ehlinden zâtlar masada oturuyorlarmış ve edebe mugayir bazı hareketlerde bulunuyorlarmış. Sâmi Efendimiz’e (ks) suâl soruyorlarmış. Dedeoğullar’ı biraz vakit geçtikten sonra tahammül edememiş, dışarı çıkmış ve şöyle demiş “Allah Allah! Şu hocazâde tâifesi hiç oturmayı, kalkmayı bilmiyor. Efendi Hazretleri pek üzüldü.” Kardeşlerim, büyüklerin huzurunda edebe riâyet her şeyden önemlidir.
II – Yemek Âdâbı
Bir kimse yemek yeme âdâbını bilmiyorsa başkacada hiçbir şey bilmiyor demektir. Bu yüzden kardeşlerim, sofrada elimizi, gözümüzü ve boğazımızı muhâfaza etmeliyiz.
- Yemekten önce ve sonra ellerimizi yıkamalıyız.
- Şeytan-ı Laîni lokmalarımıza ortak etmek istemiyorsak yemek yerken sağ elle yemeliyiz.
- Kendi önümüzden yemeliyiz. Peygamber Efendimiz (sav) dâima yemek yerken kendi önünden yerlerdi.
- Peygamber Efendimiz (sav) namaz kılanın namazda oturduğu gibi dizlerini ve ayaklarını toplayarak yemek sofrasında otururdu; genelde de bir dizi diğerinden yüksekte olurdu. Buyurmuşlardır ki: “Ben bir kulum, kullar gibi yemek yiyorum ve onlar gibi oturuyorum.”
- Lokmalarımız küçük olmalı.
- Lokmalarımızı çokça çiğneyerek yutmalıyız.
- Yemek esnasından başkalarının lokmasına da bakmamalıyız.
- Yemekten sonra ağzımızı ve dişlerimizi iyice temizlemeliyiz.
- Bir mecliste bulunuyorsak karnımız aç da olsa aç kalmalı. Orada, az yiyerek riyâ etmekten de sakınmalıyız, karnımız doyacak kadar yemeliyiz. Ne güzel söylemişler: “Yemekten riyâ aç eder, amelden riyâ hiç eder.”
- Ayrıca bir diğer önemli husûsda yemek yerken yalnız yememek. Yanımızda yemeğimizi paylaşacağımız birileri mutlaka olmalı. Efendimiz (sav) ashâbına “Sizin en kötü olanınızı bildireyim mi?” diye sormuş. Ashâb “Evet, Yâ Resûlallah” deyince şöyle buyurmuşlar: “Sizin en kötünüz; yalnız yemek yiyen, kölesini döven ve insanlardan yardımını esirgeyendir.”
Yukarıda teker teker saydığımız edebler Peygamberimiz’in (sav) sünnetinde belirtilmiştir. Bizlere düşense O’nun sünnetine sımsıkı yapışmaktır.
Mevlâ cümlemizi ve cümle Ümmet-i Muhammed’i âdâb-ı muâşerete uyan ahlâk-ı hamîde sahibi kullarından eylesin. (Âmin)
Hamd olsun âlemlerin Rabbi olan Allâh’a!
Yahyalılı Hacı Hasan Efendi (k.s.)