Tasavvuf İlminin Amacı…
“Resulullaha (s.a.v.) ‘önce en yakın akrabanı uyar’[1] ayeti nazil olduğunda, Allah’ın (c.c.) istediğini yerine getirmiş ve şöyle konuşmuştur: ‘Ey Kureyş!
DevamTasavvuf, kalbi saf yapmak, kötülüklerden temizlemek demektir. İnsanın kalbini, Allahü teâlânın muhabbetine bağlamak, Resûlullahın söz, hareket ve ahlâkına uymak, yolundan gitmektir. Kalb ile yapılması ve sakınılması gerekli şeyleri ve kalbin, rûhun, kötülüklerden temizlenmesi yollarını öğreten ilme, tasavvuf ilmi denir. Îmânın yerleşmesini, fıkıh ilmi ile bildirilen ibâdetlerin severek, kolaylıkla yapılmasını ve Allahü teâlânın sevgisine kavuşmayı sağlar. Tasavvuf ilmine, Ahlâk ilmi de denir. Âlimler tasavvufu çeşitli şekillerde ta’rîf etmişlerdir.
“Resulullaha (s.a.v.) ‘önce en yakın akrabanı uyar’[1] ayeti nazil olduğunda, Allah’ın (c.c.) istediğini yerine getirmiş ve şöyle konuşmuştur: ‘Ey Kureyş!
DevamKıymetli kardeşlerim! Fahr-i Kâinât Efendimiz: ‘Ben güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim’ (İmam Mâlik, Muvatta, Husnu’l Hulk 8.) buyuruyor. Kötü huylarımızı yok ederek, Allâh’ın ve
DevamÂlim, feraset ve haşyet denilen sıfatlarla muttasıf olmalıdır. Bu iki sıfat onların asli niteliklerindendir. Bu çerçevede kavramları izah edecek olursak
DevamB izi takip edenler bilirler yazılarımızda, konuşmalarımızda Anadolu irfanının, torunları tarafından yalnız bırakıldığının altını ısrarla çizmekteyiz. Tabii ki bunun nedenleri
DevamZaman zaman biz Müslümanların hal-i pürmelâli ne olacak kabilinden bazı yazılar yazdım ve bir nefis muhasebesi yapmaya, bir otokritik yapmaya
DevamGeçen haftaki yazımda “İslâm’ın İçini Boşaltan Müslümanlar” üzerine bazı tespitlerimi sizlerle paylaşmıştım. O yazıda, içerisinde en yüksek metafizik hakikatleri barındıran
DevamBD’de yapılan bir araştırmada “Bir zamanlar Müslümandım (Ex-Muslim)” diyenlerin sayısında büyük artış gözlemlenmekte imiş. Bunların çoğu sonradan ihtida ederek Müslüman
DevamSünniliğin irfansız ve hikmetsiz salt bir fıkıh ekolü haline indirgenmesine şiddetle karşı çıkmamız lazım. Yoksa eriyen ve bir taraftan gizlice
DevamGeçen haftaki yazımda Şîrâz ve orada yetişen büyük İslam mütefekkiri Hâfız’dan bahsetmiştim. Hâfız’dan bahsedip de Sa’dî’den bahsetmemek olmazdı. Bu iki
DevamHicrî 1264 (m. 1847) senesinde Musul vilâyetinin Erbil kasabasında doğmuştur. Babası Erbil’deki Hâlidî tekkesi şeyhi Muhammed Saîd Efendi’dir. Dedesi, Hâlid-i Bağdâdî Hazretleri’nin
Devam