‘Günah da neymiş!’ deme

Günah diye söze başlandığında hemen hemen hiç kimse yazılanları okuyup öğrenmek istemez. Bu durum günahı çirkin görmek yahut bu bilgileri öğrenmekten kaçmak değildir. Yüzleşmek istemeyiz, hesap mekanizmamızı ve muhasebemizi vicdani boyutta yapmak bize sıkıntılı gelir.

Aslında işin farklı bir tarafı daha var. İnsanların çoğu neyin günah neyin sevap olduğunu bilir; çünkü Allah Teâlâ yaradılış kodlarımıza yani fıtratımıza bunları yerleştirmiştir. Hiçbir şey bilmesek bile başkası tarafından maruz kaldığımız davranışlara bakarak neyin çirkin ve günah, neyin de güzel ve sevap olduğunu fark etmemiz mümkündür.

EMİR VE SINIRLARA DİKKAT!

Senelerdir hem kendi nefsimle hem de insanlarla sohbet etmekteyim. Günah meselesini anlatamadığımı çok net bir şekilde fark ediyorum. Evet, “Günahı, sevabı anlayabiliriz” dedik ama gözden kaçan öyle önemli bir mesele var ki işte bunu anlayamadığımız için ya konuşmalarımız basit, lüzumsuz zannediliyor ya da yapılan uyarılar eksik anlaşıldığından tesir etmiyor.

Arkadaşlar! Günah denildiğinde “Şunlar küçük günah, bunlar büyük günah…” gibi tanımlamalar yapılınca sadece ortada görünen hareket ve davranışlara takılıyoruz. Halbuki bu konudaki en önemli mesele, Allah Teâlâ’nın koymuş olduğu hudutları tanımamak yahut bu sınırlara ve emirlere karşı lakayıt davranmak noktasıdır.

İmam Malik’e (Rahmetullâhi Aleyh) sormuşlar: “Efendim, insanlar bu kadar öğreniyorlar, bilgi arttı; hadis, ayet, sohbet meclisleri her yerde aktif, faal; buna rağmen günahlar, gaflet ve haram hâlâ yayılmaya ve artmaya devam ediyor. Biz bunun sebebini anlayamadık, açıklar mısınız?”

Maliki mezhebinin kurucusu kabul edilen bu muhteşem zat muazzam bir cevap vermiş: “İnsanlar haram, helal, günah ve sevabı öğrendiler fakat bu sevapları ve günahları hangi merci koymuş, kimin kulu olarak hareket ediyorlar işte bunu anlamıyorlar. Yani haramı, helali öğrendiler ama Allah Teâlâ’yı, O’nun (CC) esma, sıfat ve zatını öğrenmeye çalışmadılar.”

ALLAH TEÂLÂ’YA SAYGI

Evet, küçük günah-büyük günah diye ayrım yapılmış ancak burada dikkat edilmesi gereken Allah Teâlâ’nın üzerimizdeki hakkı ve O’na (CC) gösterilmesi icap eden saygı ve kulluktur.

Maalesef insanlarımızda günah hususunda yanlış bir kanaat hâkimdir. “Benim fazla bir günahım yok, ayda yılda bir kere içerim, namaz kılmam, sadece şu günahı ederim…” gibi ifadelerle sıkça karşılaşırız. Bu büyük bir cehalettir, hatta gaflettir.

Bu ne demek olabilir ki? “Ben çok sıhhatliyim, sadece akciğer kanserim var. Adamı öldürmedim, birkaç yerinden bıçaklayıverdim. Yumruk atmadım, sadece yüzüne tükürdüm. Çok parasını çalmadım, cebinden birkaç yüz lira aşırıverdim. Yüz dakikalık filmde sadece iki dakika çıplak pozum oldu. Çok iyi geçiniriz ama arada bir hanıma yumruk atmadan duramıyorum. Öyle ağır bir hastalığım yok, domuz gribi olmuşum…” gibi sözlerin mantığını siz nasıl izâh edebilirsiniz?

Daha uç misaller de verebiliriz. Bir cerrah “60 kişiyi düzgün ameliyat ettim, bu 61. hastayı da kafama göre doğrayacağım” diyebilir mi? Böyle bir insana siz ne dersiniz? En hafif tabiriyle: Sapık… Çünkü bu adam yaptığının farkında olmayan bir insan değildir, göz göre göre yapıyordur. İşte aynen bunun gibi… Günahı şirin görmek veya göstermek en hafif tabiriyle sapıklıktır, sapkınlıktır.

İBADETLERİ KÜÇÜK GÖRMEMEK

Sonra bunda başka bir tehlike de var: Yaptığı işlerin derecesini, kıratını kendi başına tayin etmek. Peki böyle yaptığımızda Allah Teâlâ, Kitap, Kur’an, sünnet, din ne işe yarıyor? İbadeti yahut günahları küçük görme selahiyetini bize kim veriyor?

Bedenimizi, işimizi, ailemizi, çocuğumuzu, evimizi hatta arabamızı, eşyamızı en küçük tehlikelere, çizilmelere, ihmallere karşı korurken, din, vicdan, kul hakkı ve Allah (CC) hukukuna gelince mi umursamazlık ve aymazlık yapıyoruz?

BİR GÜNAH FELAKETE YOL AÇABİLİR

Testinin içinde ne varsa dışına da o sızar. Kalbinde Allah (CC) muhabbeti olan bir adam hem günahları hem sevapları dikkate alarak yaşar. En azından bilmek ve saygı göstermek mecburiyetindedir; şayet Müslüman’sa…

Nasıl her insan kanserden ölmüyor, beynine kurşun yiyerek yahut apartmanın en üst katından yere çakılarak hayatını yitirmiyorsa ve nasıl ölümün binlerce sebebi ve vesilesi, hayatı yitirmenin binlerce ihmali varsa kişinin manevi kalbinin ve vicdanının ölmesi, kalbinin mühürlenmesi için de yüzlerce ve binlerce günahlardan biri bu felakete sebep olabilir.

Göz göre göre ihmal etmek aslında günahı değil haşa Allah Teâlâ’yı ihmal etmek ve O’na (CC) hürmet etmemek manasına gelir. Şairin dediği gibi: “Kişi noksanını bilmek gibi irfan olmaz.” En azından nerede hatamız olduğunu iyice anlamalı, bunu da meşru-mazur görmeden ve göstermeden ciddiyetle hareket etmeliyiz.

Efendimiz (SAS) bu durumu anlamamız için ne güzel özetlemiş!

“İnsanların peygamberlerden öğrenegeldikleri sözlerden biri de ‘Utanmadıktan sonra dilediğini yap!’ sözüdür.” (Hadis-i Şerif, Buhârî, Ebu Dâvûd)

Yazar: M. Fatih Çıtlak

admin

Soru ve görüşleiriniz için İrtibat: fikiratlasi1@gmail.com

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.