Kuzu Kocalar Nasıl Yetişir? – Sema Maraşlı
Nişanlı bir delikanlı bana halini anlattı ve şöyle bir soru sordu: “Nişanlım her gece arıyor ve saatlerce telefonda konuşmak istiyor. Ben hem onca saat konuşacak bir şey bulamıyorum hem de uykusuz kalıyorum. Bir kaç saat uykuyla sabah işime gidince bir türlü işime kendimi veremiyorum. Nişanlıma ne desem onu kırmadan bu durumdan rahatsız olduğumu anlatabilirim.”
“Çok basit” dedim. “Ona bana söylediğin şeyleri söyleyeceksin. Bu durumdan rahatsız olduğunu söyle ve ona bir saat ver. Mesela saat 11 den sonra hayati bir şey olmadıkça beni arama” de.
Delikanlı kıpkırmızı oldu. Anladım söyleyemeyecek ve bu eziyete katlanmaya devam edecek. Çünkü daha büyük bir eziyete maruz kalmaktan korkuyor. Böyle söylerse nişanlısı üzülecek, ağlayacak, bağıracak, küsecek belki ayrılmaya bile kalkacak. Öyle ya şimdiden onun beş saat çenesini çekemeyen adamdan koca mı olur! İlerde nasıl dayanacak ona? Kız da haklı!
Bu delikanlı nişanlısının eziyetlerine niye katlanıyor? Niçin istemediği bir şeyi dile getiremiyor, tavrını ortaya koyamıyor?
Çok büyük bir ihtimalle ailesinde gördüğü model, dediğim dedik otoriter bir anne ve pasif babadır. Babasından gördüğü kadarıyla ve kendi annesi ile edindiği tecrübelerle öğrenmiştir ki “Haklı da olsan bir kadına hayır demek, hiçbir şey kazandırmaz, boş yere yorulursun, en sonunda yine kadının dediği olur. O halde niye uğraşasın?”
Kocalarına hükmetmeyi seven kadınlar, otoritelerini sadece kocaları üzerinde değil, çocukları üzerinde de kullanırlar. En çok da oğulları üzerinde. Erkek çocuğu ya annesinden korktuğu için ya o üzülmesin, hastalanmasın diye ya da annesinin sevgisi kaybetme korkusuyla çoğu zaman onun duygusal baskısına boyun eğer.
Otoriter kadınlar, kocalarını pasifleştirdikleri için ya da pasif erkeklerle evlendikleri için dengeli bir evlilikleri yoktur. Evlilikte kendi hatalarını asla görmezler ve mutsuzlukları için her zaman kocalarını suçlarlar. Kocalarında aradıklarını bulamamanın huzursuzluğu yaşarlar. Bu yüzden de sevgilerini, umutlarını oğullarına bağlarlar. Bu bağı da duygusal baskı ile kurarlar.
İşin kötüsü otoriter anneyle büyüyen erkekler, gidip anneleri gibi otoriter kızlarla evlenirler. Kadında otorite, gördükleri ve alıştıkları bir şeydir. Bilinçaltı alıştığını devam ettirmek ister. Gelin kayınvalide toprağına sonradan çekmez tam aksi erkek gider annesine benzer kız bulur. Erkeğin bu hataya düşememesi için bu konuda bilinçli olması lazım. Yoksa anne otoritesinin yanına bir de karısının otoritesi eklenir.
Dinimizin hükümlerine göre erkek evde reis olmak zorunda. Çocuklar, babanın evde reis olduğu bir aile modelinde büyüdüklerinde kendi evliliklerinde de bunu devam ettirebiliyorlar. Annenin kabalıkla, kibarlıkla ya da kırılganlıkla hüküm sürdüğü, ailede büyüyen erkekler ise kendi evliliğinde de kadın hükmüne çabuk razı oluyorlar. Bu erkekler karısına aslan gibi değil kuzu gibi bir koca oluyorlar.
Peki kadınlar kuzu gibi kocadan memnun kalırlar mı? Hayır. Nişanlısının telefon konuşmasından bıkmış delikanlının nişanlısı hayatından memnun mudur? Hayır. Nişanlısının mızmız, güvensiz, annesinin ağzına bakan bir tip olduğunu düşünüyordur büyük ihtimalle. Eee problem de orada zaten. Annesinden korkmasaydı senden de korkmayacaktı.
Bu arada dinimiz anne-baba hakkına çok kıymet vermiştir. Bu yazımdan anneye saygısızlık edilsin gibi bir anlam çıkaran olmaz inşallah. Anneyi sevmek ve saygı duymak ayrı bir şeydir, anneden korkmak çekinmek ayrı bir şeydir. Bu ayrıma dikkat etmek lâzım. Ailenin hatalarını görmeden kişinin kendini değiştirmesi zordur. Onlar da sonucun böyle olacağını bilerek yapmamışlardır. Fakat bizim aynı hataları tekrar etmemek için sebep ve sonuçları görmemiz lazım.
Yazar: Sema Maraşlı